26 Ağustos 2018 Pazar

Kıyamet Makinesi - Zaman Kitabı

Kıyamet Makinesi - Zaman Kitabı 

Uzun zamandır diğer projelerime odaklandığım için kitap yorumlamasına uzak kaldım. Bu sebeple bir çok kitap birikti. Bu nedenle iki kitabı birlikte kısaca yorumlayacağım. 

Kıyamet Makinesi

Martin Cohen ve Andrew Mckillop'un birlikte yazdığı bu kitap'ta nükleer enerjinin getirdiği sorunları ve aslında nükleer enerjinin yararlı olmadığı tezi savunuluyor. Her geçen gün nükleer atıkların arttığını ve bu atıkların geri dönüşümü olmadığını dünya'nın bir nükleer enerji çöplüğüne döndüğüne vurgu yapıyor. Nükleer enerji kullanımı arttıkça, bu atıkların sayısı da artacak. Ancak nükleer atıklar çok zor koşullar altında saklanıyor. Doğal felaketler veya savaşlar sebebiyle bu atıklar açığa çıktığı takdirde dünya'yı çok büyük bir tehlike beklemekte olduğuna değiniliyor. Nükleer enerji ve getirdiği zararlar hakkında derinlemesine bilgi edinmek istiyorsanız Kıyamet Makinesi kitabı tam size göre. 

Zaman Kitabı - Lesley Alderman

Günlük yaşantımızda çoğumuzun dikkat etmediği bir çok faaliyet gerçekleşmektedir. Bindiğimiz asansör, araba, otobüs, yazdığımız yazı, izlediğimiz tv programı, çektiğimiz videolar, oynadığımız oyunlar, çıktığımız tatiler, yaşanılan cinsel ilişkiler, aşklar, arkadaşlıklar, ibadetler..... Daha bir çok örnek sayılabilir. İşte tüm bu örneklerin zamanla bir ilişkisi var ve bu kitapta hepsinin ölçüsünü tutup gözler önüne sürüyor. 

"Ev aletlerinin ömrünün ortalama 10 yıl olduğunu, ülkelere göre sekse harcanan süre, iş aramaya harcanan süre, bir konuda uzmanlaşmak için ne kadar süre harcamanız gerektiği (10.000 saat), bilgisayarda ne kadar zaman harcıyoruz ve hangi platformlarda, insanların ülkelere göre ortalama yaşama yılları ve daha bir çok örnek bu kitapta bulunuyor. 

"Türkiye'de sekse ayrılan süre 34 dakika, Brezilya 47 dakika ile birinci sırada."
" En çok yaşayan insanlar Monako'da yaşıyor, 89,68 yaş ortalaması ile. Yokluk ve açlığın ülkesi ÇAD'da ise insan ömrü ortalama olarak 48,69 olarak hesaplanıyor."
"Beynin tamamen olgunlaşması kadınlarda 22, erkeklerde ise 25 yaşını buluyor"
.
.
.
.

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens - Yuval Noah Harari

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens - Yuval Noah Harari

Uzun süre Türkiye'deki kitap okurlarının gündeminde olan ve büyük beğeniyle karşılanan Hayvanlardan Tanrılara kitabını okuyanlar kervanına bende katılmış bulunmaktayım. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere bir insanlık tarihi üzerinden konu ilerliyor.

İnsanlık tarihini, devrimler üzerinden başlıklar altında ele alınan bu kitapta dini inançlar ve yaratıcı reddediliyor. Aslında kitabın asıl amacı, insanlığın tarihini anlatmasının yanında tüm evrenin ve içerisinde yaşayan canlıların da bir seçilim süreçlerinden geçtiğine değiniyor. 

Her ne kadar kitabın yazarının görüşleri ve ortaya koyduğu bilimsel araştırmalar şahsi inancımla uyuşmasa da kitabı büyük bir merak ve heyecanla okudum. 

Özellikle Sapiens türünden farklı insan türlerinin de olduğu ancak aralarından en zekisi olan sapiensin hayatta kalıp diğer kardeş türlerini yok ettiğini öğrenmek soğuk bir duş etkisi yarattı. Ancak kitaptan örneklerle de ve günümüzdeki hırs ve kin duygularına sahip insanları gördüğümde bunun gerçek olma olasılığına hak verdim. Nasıl hayatta kalmak için dünyadaki bir çok canlıya acı çektirebiliyorsak, kendi türümüzden olan insan türlerini de yok ettiğimiz gerçeği buz gibi karşımızda duruyor.

Sapiens türünün yıllar içerisinde hızlıca çoğalması sonucu ortaya çıkan düzen bozukluklarını ise belirli kurallar ve inanç sistemiyle yönetilebileceği için dinlerin ortaya çıktığı tezi savunuluyor. Din ve kendisinden her anlamda üstün bir yaratıcı, cennet ve cehennem vaatleri tüm insanları bir toplumsal düzene sokma konusunda işe yaradığı ve dinlerin bu sebeple ortaya çıktığını savunuluyor. 

Kitabın sonuç kısmına girerken, sapiens'in artık bilişsel devrimi gerçekleştirdiğini ve insanlık tarihinin en büyük gelişmelerinin yaşandığı, bizlerinde içinde bulunduğu dönemi ele alıyor. Genetikteki ilerlemeler, biyonik insanlar, üretilen yeni organlar, yapay zeka, gen aktarımı, insan eliyle üretilen yeni hayvan türleri gibi bir çok örnek ile insanlığın tanrılaştığı bir dünyaya ilerlediğini ve yapılacak en ufak bir hatanın insanlık türünü yok edeceği ihtimali anlatılıyor. 

Kitabı tüm dikkatimle ve heyecanımla okudum, insanlığın kendisini geliştirdiği ve geçmişten çok daha gelişmiş bir varlık olduğu yolunda ilerlediği reddedilemez bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. 

Kitap çok sağlam ve yararlı bilgiler içeriyor. Ancak yazarın bilmediği ya da bildiği halde itiraf edemediği bir gerçek var. Fosforlu bir tavşanı DNA'larına müdahale ederek üretebilen bir insanoğlunun beynini, müdahale ettiği o DNA'ları, hücreleri ve yapı birimlerini, daha da geniş bakarsak bu dünyanın oluşumunu, milyarlarca yıldızı, milyarlarca gezegeni ve muazzam büyüklükteki bu evreni oluşturan her neyse ilk kıvılcımını kimin çaktığını kimse açıklayamıyor. Bu gün yapımına çok basit baktığımız bir masanın bile yapıcısı marangozlar varken tüm bu evreni ve hesaplamaları, kusursuz ve müthiş bir düzen içerisinde kurgulayan bir yaratıcıyı inkar etmek bilişsel devrime ulaşmış ve beynini hiç olmadığı kadar etkin kullanan insanlığı salak yerine koymaktan başka bir şey değildir.

Peki ilk kıvılcımı kim çaktı?

22 Ekim 2017 Pazar

Alex De Souza - Marcos Eduardo Neves

Alex De Souza - Marcos Eduardo Neves

Fenerbahçelilerin 40 yaşında da olsa gelip takımda oynasın, koşmasın yeter dediği tek adam. Milyonların gönlüne taht kurmuş, rakip takım taraftarlarından dahi büyük saygı gören Türk spor tarihine adını altın harflerle yazdırmış ve Türkiye'ye gelen en iyi yabancı oyuncu tartışmasındaki iki adaydan biri olmuş, yaşarken heykeli dikilen ender insanların arasındadır Alex De Souza.

Bir neslin çocukluğundan yetişkinliğine geçiş süreci kadar uzun bir vakit Fenerbahçe futbol takımın beyni olarak rol almıştır. Top ayağına geldiğinde endişelenmeyen, aksine yine yapacağı hareketleri heyecanla bekleyen milyonlar, ona "doktor" lakabını vermişti. Ancak Fenerbahçe'den ayrılış biçimi kendisinin hak ettiği şekilde olmamıştır. 

Bu efsane adamı daha yakından tanımak, futbol hayatına nasıl başladığını öğrenmek ve Fenerbahçe'de oynarken neler yaşadıklarının biraz daha içine girebilmek, onu çok daha iyi anlayabilmek için bu kitabı okudum. 

Alex De Souza'nın çocukluğundan futbolu bıraktığı tarihe kadar gelen biyografi'de çarpıcı hayat hikayelerine değinilmiş. Türkiye'ye gelene kadar ki süreçte yaşadığı bazı zorlukları, içinde her zaman olan milli takımda oynama isteği, Fenerbahçe'de yaşadıkları ve aldığı başarıları, saha içerisindeki ve dışındaki yaşam hikayesini, takımdan gönderiliş süreçlerini tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor.

Tüm Fenerbahçelilerin mutlaka okuması gereken bu kitap ile hatıralarınız sayfaları teker teker çevirirken zihninizde canlanıyor.

Türkiye'den bir efsane geçti. Onun adı Alex De Souza.


15 Temmuz 2017 Cumartesi

Satranç - STEFAN ZWEIG



STEFAN ZWEIG Satranç



Güzel, çok güzel, hatta muhteşem yorumculuk ve hikaye. İşte bu kitabı okurken sayfaları dahi nasıl çevirdiğimi hatırlamıyorum. Hem kitabı okuyor, hem de hikayeyi zihnimin ortasında izliyordum. Evet öyle güzel anlatılmış ki adeta okuduklarımı izliyordum. Kitabın hikayesinin güzelliği ile birlikte anlatmak istediği tam kıvamında harmanlanmış.



Satranç oynamaya ilk okulda başlamıştım. Lise yıllarında satranç kulübüne katılıp, meslek hocamız, arkadaşlarımız, kahvemiz, çaylarımız eşliğinde birlikte kurduğumuz atölyemizde satranç oynuyorduk. Hocamızın bize verdiği centilmenlik derslerini hala hatırlıyorum. Yenildiğimde rakibimi tebrik etmeyi satranç oynarken öğrendim. Yendiğimde de tebrik edilmeyi yine satranç oynarken öğrendim.



Satranç oynarken başka şeyler de öğrendim. Aynı hayat gibi bir sonraki yapacağım hamleleri planlamam gerektiğini bu siyah beyaz kareli tahtada öğrenmiştim.



Kuralların olduğunu, güçsüz taşların, güçlüleri koruduğunu daha doğrusu koruması gerektiğini öğrendim.



Değersiz olanların çıkar amacıyla gözden çıkarılmasını dahi öğrendim.

Yapacağın bir hamleni rakibine ya da düşmanına belli etmemen gerektiğini, hatta onun her zaman senin kuyunu kazdığını, senin güçsüz duruma düşmeni beklediğini öğrendim.



Siyahın içinde beyaz, her beyazın içinde siyah olduğunu da bu oyun sayesinde öğrendim. Aynı en temiz ve güzel sandığımız insanların içinde olan kötülük gibi.




Yenilmeyi hazmetmeyi, yenmenin gururunu, düşünmenin gücünü bu oyunla öğrendim.



Satranç kitabı bana öğrendiklerimi hatırlattı. Kitabın vurguladığı soyutluk ve somutluk kavramlarına çok değinmedim. Bu kitap defalarca da okunsa yeni şeyler öğretecek, zihinleri açacak, farklı düşünmenizi sağlayacak.

                                                                                    Gökay YILDIRIM

Cahillikler Kitabı- Hayvanlar Alemi

Uzun bir aradan sonra okuduğum kitapları yazmaya fırsat bulabildim. Şu dönemlerde içerisinde bulunduğum, üzerinde uzun uzun çalışıp kendimi oldukça geliştirdiğim projeme odaklanmıştım. Gerçekten de bu projeye başladıktan sonra kitaplar hakkında yazmayı bıraktığımı fark ettim. Ancak okumayı hiç bırakmadım. Kitapları yazacağım diye biriktirdim ve önümde 9 tane kitap yazmamı bekliyor.

Cahillikler kitabı okumaya başladığımda ilgimi çekmeyi başardı. Alfabetik sıraya göre seçilmiş ve sıralanmış hayvanların yaşamsal bilgileri ve bilinmeyen özellikleri paylaşılıyor. Bu alfabetik sıraya göre belirlenen hayvanlarda “İ” harfinde insanın yer alması oldukça ilgimi çekti. Gerçekten bilmediğim bir çok hayvanın özelliğini bu kitap sayesinde öğrendim. Okurken zaman zaman sıkılsam da her zamanki inatçı özelliğim sayesinde bu kitabı bitirmeyi başardım.

Cahillikler kitabı bir roman gibi sürükleyici değil. Bir başladınız mı 50-60 sayfayı nasıl okuduğunuzu size fark ettirmeyecek bir akışı yok. Bu kitap genel kültür kitabı. İlginizi çeken ve sevdiğiniz hayvanların bilmediğiniz özelliklerini keşfetmeniz ile zevk alacağınız kütüphanenizde her zaman bulunmasını isteyeceğiniz bir kitap. 

Cahillikler kitabı okurken zevk almadığım ancak farklı tarzıyla kütüphanemdeki yerini almayı başardı.


                                                                                                    Gökay YILDIRIM

31 Ocak 2017 Salı

Pazarlamada Yeni Ustalık- Zeki Yüksekbilgili

Pazarlamada Yeni Ustalık - Zeki Yüksek Bilgili

Meslek ile ilgili okuduğum bir diğer kitap ta Pazarlamada Yeni Ustalık kitabı oldu. Kitabı indirimden almıştım. Tesadüfen görmüştüm ve çok uygun sayılabilecek bir fiyattı. Kaçırmadım ve aldım.

Meslek kitaplarının içinde oldukça fazla bilgi olduğu için içinde kayboluyor önemli yerleri zamanla unutuyordum. Bu kitap ile birlikte okuma alışkanlığıma bir yeni özellik ekledim. Okurken beğendiğin yerlerin altını çiz veya üzerini boya. Böylece önemli işe yarar ve uygulanması gerektiğini düşündüğüm önemli bilgileri zaman kaybetmeden, kitabın içinde kaybolmadan kolay şekilde bulabileceğim.

Pazarlamada Yeni Ustalık kitabı içerik açısından oldukça zengin bir kitap. Daha çok makalelerin bir araya toparlanmasından oluşmuş bir kitap. Her bir makale ortalama olarak 5-6 sayfa. Bu makaleler sıkıcı değil aksine okudukça kitaba bağlayan ve gerçekten yararlı bilgileri içermektedir.

Mesleğe dair bir çok temel bilgi ile birlikte güzel örnekler de yer almakta. Pazarlamanın geleceğine dair öngörüsü olan bu makalede cep telefonun gücüne değinilmiş. Üzerini çizdiğim ve ilginç bulduğum cümle ise “yetişkinlerin yüzde 23’ü, gençlerin 34’ü yemek esnasında dahi telefonlarını ellerinden düşürmüyor” oldu. Bu cümle ile mobil pazarlamanın ne kadar önemli olduğunu ve gelecekte büyük ölçüde yer alacağı düşüncesi ortaya çıkmaktadır.

Pazarlamada ufak ipuçları veren kitapta tercih yapma zorunluluğunun satışları düşürdüğünü söylüyor. Head&Shoulders şampuan çeşitlerini 26 dan 15’e indirdiğinde satışlarında yüze 10 artış gösterdi.

Dinlemenin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan yazarın benimde çok beğendiğim sözünü burada da paylaşmak istiyorum. “ Unutmayın, iki kulağımız, bir ağzımız var!”


Kitapta bu ve bunun gibi bir çok önemli bilgi, tavsiye, deney, ve sonuçları örnekler ile verilmiş. 


                                                                                      Gökay Yıldırım

Ölüm Pornosu- Chuck Palahnıuk

Ölüm Pornosu- Chuck Palahnıuk

Okuduğum ikinci Chuck Palahnıuk kitabı Ölüm Pornosu oldu. Bu yazarın daha önce Gösteri Peygamberi adlı kitabını okumuştum. Bu kitap beni çok etkilemiş, benimde aynısını düşündüğüm fikirleri edebi ve vurucu bir şekilde yazıya dökmüştü.

Yazarı referans edinerek aldığım bu kitap beni çok şaşırttı. Yazarın imzasını taşıyan yazım dili bu kitapta olsa da yazım dili oldukça sert. Kitabın isminden de anlayacağınız üzere yazım dili oldukça argo olan bir kitap. Kitabın içeriği beklediğimden daha argo ve yer altı edebiyatı deyimini oldukça doldurmakta. Ancak yazar Chuck Palahnıuk olunca bunlar normal karşılanması gerekmektedir. Çünkü Palahnıuk yer altı edebiyat yazarıdır.

Kitabın hikayesinin yazılış biçimi alışılagelmişin dışında. Kitabın gidişatı, hikayede yer alan karakterlerin gözünden anlatılmış.

Hikaye porno endüstrisini ele almakta. Kitap her ne kadar argo ve sert bir dil içersede vermek istediği mesajlar çok önemli. Porno sektörü uğruna insanların bedenlerini, mahremlerini ve benliklerini para uğruna hiçe sayan insanları, hatta sağlıklarını ve yaşamlarını da bu uğurda verdiklerini en çarpıcı ve etkileyici şekilde anlatıyor. Porno filmlerin daha çok kamera arkasını anlatılmakta.

Bu kitabı okudum. Aklımdan bırakmak dahi geçmedi. Çünkü bir kitaba başladığımda kötüde olsa, beğenmesemde o kitabı bitirmeyi kendime görev bilirim. Her ne kadar bu kitabı okurken çok şaşırdığım ve kendi fikrimce aşırı bulduğum anlatım dili ile karşılaşsamda okudum.


Bu kitabı diğer okuyuculara tavsiye eder miyim? Bilmiyorum. Ancak size kitabın yazım dilinin çok sert ve açık olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Bunu bilin. Kitabın adının fazlası bu kitabın içinde. 


                                                                                     Gökay YILDIRIM